DUA ÜZERİNE

 

Tanrı’yla konuşabiliriz. Tanrı, Kutsal Yazılarda açıklanan Sözü aracılığıyla kelimeler kullanarak bizimle konuşur. Tanrı aynı zamanda herşeye hakim gücüyle olayları ilahi takdiriyle elinde tutarak da kelimeler kullanmadan bizimle konuşur. Dua, tüm yaşamımızın Tanrıyla iletişim içerisinde olmasıdır. Dua ederken ve dua aracılığıyla Tanrı’ya olan saygımızı ve hayranlığımızı ifade ederiz. Tanrı’nın önüne gerçek bir alçak gönüllülükle, ciddiyetle yüreğimizdeki her şeyi itiraf ederiz. Tanrı’ya minnettar yüreklerimizle şükredip isteklerimizi ve yalvarışlarımızı Yaratıcımıza anlatabiliriz. 

 

Dualarımızda Tanrı’yı kişisel ve kuvvetli bir kişi olarak görürüz. Tanrı hem bizi işitir, hem de dualarımıza cevap verir. Kutsal Yazılar hem Tanrı’nın her şeyi önceden belirlemiş olduğunu hem de duanın etkisini öğretir. Tanrı kendi isteğinin gizemi uyarınca kendi amacına uygun bir şekilde her şeyi hakimiyetinde tutmakta olduğundan, önceden belirleme ve duanın etkisi birbirleriyle çelişmez. Tanrı’nın her şeye hakim gücünü göstermek için kullandığı araçlardan birisi de duadır. Bu nedenle dua Tanrı’nın hakimiyetini gösteren bir araçtır.

 

Dua sadece ve yalnızca Tanrı’ya edilir, dualarımızda sadece ve yalnızca Tanrı’ya hitap edilir.  Dua ederken ya üçlübirliğe bir bütün olarak, ya da Üçlübirliği oluşturan Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’a seslenebiliriz. Yaratıklara dua etmek putperestliktir. Kötü ruhlarla(Şeytan, cinler...v.b.) konuşmak dua değil, Hıristiyanlık dışı bir harekettir ve açık bir putperestliktir. Duada sadece ve yalnızca Yaratıcı Tanrı’ya hitap edilir.

 

Doğru duanın gerektirdiği bazı noktalar vardır. Bunlardan birincisi, Tanrı’ya samimiyetle içten bir şekilde yaklaşılmalıdır. Boş ve ciddiyetten uzak laf safsataları Tanrı’yla sanki alay etmek gibidir. Böyle bir şekilde dua eden kişiler, bırakın tanrısal davranmayı aslında Tanrı’yı tanımadıklarını göstermiş olurlar.

 

İkinci nokta ise, Tanrı’ya derin bir saygıyla yaklaşmamız gerektiğidir. Dua ederken kiminle konuştuğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Tanrı’yla konuşurken sanki okul arkadaşlarımızla konuşur gibi sıradan birisiyle konuşuyormuş gibi konuşursak Tanrı’yı da aynı kefene koyuyoruz demektir. İnsanlar bir kralın huzuruna çıktıklarında üstlerine başlarına ve sözlerine çeki düzen verip üsluplarını nasıl düzeltiyorlarsa, bizler de Tanrı’nın huzuruna çıktığımızda en yüce Kral’ın önünde olduğumuzun farkında olmalıyız.

 

Üçüncü nokta ise Tanrı’ya alçakgönüllülükle yaklaşmamız gerektiğidir. Sadece Tanrı’nın kim olduğunu değil, aynı zamanda bizim de kim olduğumuzu hatırlamakta fayda var. Bizler Tanrı’nın evlat edindiği çocuklarız. Aynı zamanda günahlı varlıklarız. Tanrı, huzuruna cesaretle çıkmamızı ister, ama bu cesaretin küstahlığa dönüşmemesi gerekir.

 

Tanrı isteklerimizde ciddi ve istekli olmamızı isterken O’na boyun eğerek huzuruna çıkarız. “Senin arzun olsun” dileğini imanımızın eksikliğinden söylemiyoruz. Tanrı’nın dualarımızı işitebileceğine ve dualarımıza cevap vereceğine iman ediyoruz. Yine de, dualarımız cevaplanmasa da, bu konuda imanla Tanrı’nın hikmetine güveniyoruz. Her dileğimizi Tanrı’nın isteğine göre dilememiz gerektiğini biliyoruz.

 

İsa Mesih’in adıyla dua ediyoruz, çünkü O’nun aracılık görevini kabul ediyoruz. Başkahinimiz olarak İsa Mesih bizim için aracılık duası ederken Kutsal Ruh da bizim dua etmemize yardımcı olur.